EGO SAVAŞLARI


Merhaba! Artık kişisel hayatımdan bir şeyler yazmanın vakti gelmişti. Daha önceden neden yazmadığımı soracak olursanız burayı ortak bir alan gibi düşünmüştüm. Yani benim yazılarımı okuyan biri için fayda sağlayan yazılar oluşturmak istemiştim. Kişisel hayatımdan izlere bu yüzden yer vermedim. Ama düşündüm de buraya kendi hayatımızla ilgili bir şeyler bırakmak, birilerinin tecrübe kazanmasını sağlayabilir. Sonuçta yaşanmışlıklarımız sadece bizim yaşadığımız/yaşayacağımız şeyler anlamına gelmez, değil mi? İşte bu düşünceyle dedim ki kişisel hayatımdan da bahsetmeliyim.

Ego Savaşları... Belki duymuşsunuzdur, çoğu mühendislik öğrencisi Fizik-2 dersiyle bir mücadele verir. İlk seferde anlaması zordur, sınavları zordur. Birkaç temel yasa etrafında dönen bir ders olsa da somut bir şey olmadığı için algılaması zordur. Yani çoğu mühendislik öğrencisi gibi bu dersten maalesef kalmış bulundum. Telafi edebilmek adına yaz okuluna kalmaya karar verdim.

Her üniversitede böyle midir, bilmiyorum. Yaz okulunda açılan her dersi keyfinize göre alamıyorsunuz. Öncelikle kendi bölümünüzün verdiği ders içeriğiyle denk olması şartları var, kendi bölümünüzde dersi veren hocaya içeriği onaylatmanız gerekiyor falan. Tam bir curcuna.

Mühendislik fakültesi içerisinde çevre mühendisliği tarafından açılan Fizik-2 dersini seçemedik. Görünüşte çevre mühendisliğinin açtığı ders kendi bölümümüzdekiyle denk değilmiş. Sınıfın da %90'ı bu dersten kalmış, düşünün. Herkes dönem içinde geçemeyeceğini bildiği için yaz okulunda bitirip halletmek istiyor. Çaresizce dekanlarla, danışmanlarla, hocalarla, en beteri öğrenci işleriyle görüşüyoruz. Hepimiz imece usulü bilgi topluyoruz. En sonunda en alakasız müfredatıyla inşaat mühendisliği "bizim için" Fizik-2 dersini açmaya karar veriyor. İki bölümün içeriğini de kıyaslayıp bakıyoruz, en yakını çevre mühendisliğininki. Yine danışmanlara, öğrenci işlerine, dekana sorup herkes olabildiğince bilgi topluyor. İşin en trajik kısmı hepsinin de birbirinden farklı bilgi vermesi... En son da kendi fizik hocamıza soruyoruz, o da kesinkes inşaat mühendisliğinden alacaksınız deyince tamam dedik, en sağlam bilgiyi ondan alabiliriz. Neyse, işte yaz okulu maceram bu şekilde başlamış oldu.

Antalya'nın yaz şartları çetin, hele bir de öğlen sıcakları. UV ışınları hat safhada... Eh n'apalım, zafere giden her yol mübahtır deyip her türlü sıcak, otobüs kalabalığı demeden katlanıyoruz. 

5 haftalık bir yaz okulu sürecinde sıcaktan eriyecek durumdayken eve kapanıp ders çalışma şerefinden sonra bir de öğreniyoruz ki hocanın bizi hiç de geçiresi yok. Dersi yüzeysel anlatması, yarım saat ders yapıp "E hadi bi' ara verelim" diyip aradan sonra da "Benim ders yapasım yok, bırakalım mı?" demesi sanırım en bariz örnekleri. İşin kötüsü de "Anlattığımı sormam, oturup çalışıp öğreneceksin. İşin ne?" nidaları... 96 kişilik sınıfta git gide 25 kişi falan kaldı. Son iki hafta ben de gitmedim artık. En iyi Amerikan üniversitelerinde dahi sorulmamış soruları bulup sorması eğitimcilik ruhuna tamamen ters olsa gerek. "Sizi buraya kim gönderdi?", "Siz mühendis olacaksınız, Ayşe Teyzeden, Mehmet Emmiden farkınız ne?" gibi tuhaf sorular... Olay aşağılama noktasına gelmeye başlıyor. Herkesin sinirleri bozuluyor, sınav sonrası sinirden bayılan arkadaşımız dahi vardı.

En sevdiğim kısım ise "Madem benden şikayetçisiniz, neden çevre mühendisliğinden almadınız bu dersi?" sorusu. Biz işkence seviyoruz. 46 derece sıcakta, sıkışık otobüslerde, kıyafetimizin her yerini terimizle ıslatarak ve bununla da yetinmeyip zor sorularıyla birlikte psikolojik olarak bizi çökertmeye çalışan bir hocadan ders almak bize iyi geliyor. 



Sonradan öğrendik tabi işin aslını. Meğer çevre mühendisliğinden almamız gerekiyormuş. Çevre mühendisliğinde ders veren hoca da "Çocuklar sıcakta geliyorlar, bir de para veriyorlar, yardımcı olayım da ortalamalarını yükseltip bu dersi halletsinler" düşüncesindeymiş. Dönem içindeki dersi veren hoca da bu hocayı tanıyıp bu düşüncede olduğu için kolay kolay geçmemizi istememiş olacak ki "Eğer gıda mühendisliği öğrencilerini o hocaya verirseniz bölümde ders vermeyi bırakırım" diye tehdit etmiş. Bu işlerle her kim ilgileniyorsa bizim hocaya karşı hatır gönül sayan biri olduğu için bir şey yapamamış. Yani birilerinin egoları yüzünden hem paramız hem zamanımız boşa gitmiş oldu.

Dönem içindeki hocamız da yaz okulunda bize dersi verecek bir hoca aramış ve hadi tahmin edin, kimi seçmiş? EN YAKIN ARKADAŞINI! Büyük ihtimalle en az kendi kadar zorlayıcı, öğrenciye yardımcı olmayan biri olmalıydı. Ve o da inşaat mühendisliğinde bizi aşağılayarak ders anlatan hoca. 

Az önce de söyledim. Sürekli aşağılanıyoruz derste. Hayır, sadece biz değil. Köylü Ayşe Teyzeler, Mehmet Emmiler de... Bu da başka bir ego savaşı...

Bunun üzerine rektöre Twitter'dan tweetler, DM'ler atan arkadaşlarımız oldu ama artık iş işten çoktan geçmişti.

En sonunda da artık çeşitli şikayet haklarımızın olduğunu öğrensek de kimsede uğraşacak takat kalmadığı için sineye çekip FF'leri yenilediğimizle kaldık.

Sen dersini en kısa sürede vereyim, ders bırakmayayım, ortalamam yükselsin falan diye düşünürsün ama hocaların ego savaşları arasında kaybolursun. Üniversiteye Hoşgeldiniz!

Büyük konuşmayayım ama bir daha yaz okuluna kalmayı düşünmüyorum. Sıcaktan bayılacak dereceye gelip bir de üstüne sinir bozukluğu bir de para-zaman kaybıyla uğraşmak baba yiğitlerin işi. Ben almayayım, teşekkürler.

6 yorum :

  1. geçmiiiiş olsun diyorum sevgili öğrenci arkadaşım:) bizim spss diye bir dersimz vardı sınıf 70 kişi geçen kişi 12 14 anca; ama bizimkinde ego yoktu sizinki yürüyen egoymuş cidden

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah çok teşekkür ederim. :) Mühendislikteki hocalar ekstra bir egolu. Sebebi bilinmiyor. Ama bilgi aktarımı konusunda hiçbir işe yaramadığından eminim.
      Teşekkürler yorumun için.

      Sil
  2. Çok şaşırdım. Eğitim yuvası olarak biliyordum ve üniversiteleri. Yanilmisim demekki egitimle olmuyormus hersey. :) Hımmm bu kadar çok aşagıladığına göre kendisini Einstein le bir tutuyor olmali bu hocanız. 😁

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle aslında. Birkaç hoca var böyle "antika". Bazı hocalar var ki öğrencileriyle arkadaş gibi. Bildiklerini çok güzel aktarıyor. Hepsi öyle değil. Einstein sanmıyor kendini. Sadece öğrenciye yapılacak bilgiçlik egodur. Einstein'ın "Bilgi arttıkça ego azalır, Ego arttıkça bilgi azalır" sözünü bu yüzden kapak yaptım. Çünkü tamamen anafikir bu. Teşekkürler yorum için. :)

      Sil
  3. blogunuzu yenı kesfettım bende beklerım :)

    YanıtlaSil

My Instagram

Copyrighted © Engineering Vibes | Mühendislik öğrencisinden bi' şeyler. Bu blog engineeringvibes tarafından aşkla tasarlandı!